ANDY WAROŞ
Herkes bir gün 15 dakika blog okuyucusu olacaktır.
5 Mayıs 2015 Salı
I HAVE A NEW SHAMANIC IDEA
Araştırmalarım şunu gösterdi: Çok ciddi bir konu!!! Bu yeni konu birçok bilim insanının da dikkatini çekmiş. Fakat görüş ayrılıkları elbette anında oluşmuş durumda. Bilim adamlarının görüşleri insanoğlunun ayak basıp yakından tanıdığı Ay'ın tesiri, araştırmalara göre dev okyanuslarda medcezire yol açan dolunayın insan vücudunda bulunun yüzdelik su oranına da etkisi olduğu yönünde.
Dolunay'ın kadınlara daha fazla tesir ettiği bir gerçek!!!
Bilim adamları şunları söylüyor:
''Vücuttaki sıvı dengesi bozuluyor, beyindeki düzenli işleyiş aksıyor ve kalp atışı hızlanıyor. Özellikle kalp ve şeker hastalıklarında tehlikeli sonuçlara yol açabilen ''DOLUNAY'' sinir sistemindeki hücrelerin işleyiş düzenini bozduğu için dengesizlikler meydana getiriyor. Bunda vücuttaki elektrik akımının iki misline çıkması da büyük rol oynuyor. Dolunay'ın kadınlara daha fazla tesir ettiği de bir gerçek.
DOLUNAY'DA YAŞANAN SUÇLAR, KAZALAR, İNTİHARLAR
1993 yılının Ağustos ayında yaşanan dolunay günlerinde Almanya'da adam öldürme, cinnet geçirme, intihar etme gibi olaylarda artışların olduğu tespit edilmiş. Psikologlar, dolunay zamanı insandaki bu ruhi değişimin tespit edilebildiğini söylemişler. Ayın bu günlerinde cinnetlerin arttığını belirten Fransız araştırmacı Rene Claude Guillot , işlenen cinayetleri araştırmış ve konuyla ilgili ''Dolunay Cinayetleri'' adıyla yayınladığı bir kitapta hali hazırda bulunmaktadır.
Dolunay'a Karşı Güneş...
Okudukça, internetin dibine vurdukça fark ettim ki olay çok eskilere dayanıyor. Bu bana ağlak, boynu bükük görünen ay baba görünen o ki her dönemde insanların kafasını karıştırmış. Amerika'da 1900'lü yılların başında New Orleans'ta yaşayan ve Şaman olduğuna inanılan Lun'a Miukow dolunayın etkileri üzerine çevresinde ona inananlara öğretilerde bulmuş ve yardım eli uzatmış. İsteyen kişileri evinde misafir edip dolunaydan önceki evrede günün 15:00 - 17:00 saatlerinde beyaz bir çarşafla bedeni örtüp taç çakradan güneş enerjisi yoluyla korunma sağlanabileceğini söylemiş ve uygulatmış. Hatta bu kişileri fotoğraflayarak belgelemiş. Sizler için arşiv kayıtlarından aldığım bu bilgilerin yanında fotoğrafları da ele geçirdim. İlginç bir teknik, denemeye değer mi bilemedim.
Günümüzde hala etkileri süren bu dolunay bizleri daha uzun yıllar yoracak gibi duruyor.
4 Mayıs 2015 Pazartesi
PİKNİK
-Bu nedir? Avakado... Dolmalık kabakmış....
24 Mart 2015 Salı
Sibel Tüzün'ün Bağlamaz Beni Klibinde Ağaca Bağlanması Gibi Geçiyor Günlerim
Bugün sanki işim varmış gibi yine erkenden kalktım. Her güne uyanışım farklı oluyor. Geçen sabah kanıra kanıra gülerek uyandım krize girmiştim. Az daha uyanmasaydım gülmekten ölecektim! hemde uyurken saçma sapan. Bu sabahta ağlamaklı gözlerim dolu dolu uyandım. Hatta o kadar dolmuş ki bi açamadım zorlandım. Açtığım gibi de iki yanımda şelaleler akmaktaydı. Geçecek elbet diyerek tedavi ediyorum kendimi. Aynaya baktığımda yine saçma bir surat. Sakallarım halk oyunu ekibi gibi ayrı figürlerde dans ederken bıyıklarım da sahne perdesi gibi dudaklarımın iki yanında boğumlanmış vaziyette. Ardından annemle yaptığımız sessiz kahvaltı ve yollar.
Bi yandan da eğleniyorum.
Her sabah kendime heyecan yaratıyorum. Dolmuşu bi önceki duraktan kalkana kadar bekleyip bizim durağa gelen kadar 2.75 lirayı cüzdanımdan çıkarıp, bozuk para bölümünün çıt çıtını kesin kapandığına emin olduktan ve cüzdanı kesin kapattıktan sonra cebime koyup fermuarı kapatma yarışı yapıyorum kendimle. Çok heyecanlı oluyor. Bazen o kadar yaklaşıyo ki dursun diye elimi kaldırınca görmez diye cebimi kapatmadığım da oluyor.
Her defasında dolmuşun kapısı bilinmezliğe açılan bir sır kapısı. O kadar yavaş ki acaba yer var mı oturabilecek miyim yaşlı oranı arka koltuklara ulaşmış mıdır? gibi sorular hakkında uzunca düşünebiliyorum. İlk aralıktan şoförün yanındaki koltuktan ayakta durabilmek için destek alan bir kişinin eliyle karşılaştığım an yıkılıyorum zaten. Hazır daha açılmadı kapı duraktaki koltuğuma geri mi dönsem dediğimde oluyor. Hele ilk koltuktaki oturanlar!! Onay komitesi sanki. Eğilip ayağına kadar bakmazsa görene kadar inmeyecekmiş gibi kafalar düşüyor öne.
Metroya hiç girmeyelim. Elimden gelse yakarım hepsini. Bursaya ilk geldiğinde milletin ne diyeceğini bilemediği vagonlar. Çok komikti ama o zamanlar. Herkes için yeni olduğundan ahır kokusuna razı. Telefon çaldığında nerdesin dendiğinde neler denmedi ki.. Metro , tramvay, tren, RAYLI SİSTEM. :D:D:D:D En çok ona gülüyodum. - Nerdesin. -Raylı sistemdeyim geliyorum. Şuanda da renginin hangi ton yeşil olması gerektiğine karar verilememiş gibi bi eski yeşil bi yeni gelen vagonların yeşilinde kolaj şekilde dolanmakta.
İş başvurusu için oradan oraya atalandıktan sonra şükür cv mi verebildim bugün. Günlerdir vermem gereken yeri bulamadığım için bunu kendime iş edindim ve onu aradım. Buldum ve verdim. Ardından standart starbucksta kahve içip eve döndüm.
Bu kadar.
10 Kasım 2014 Pazartesi
Pink Floyd'un Yolundakiler ve Youtube Sömürüsü
.
27 Ağustos 2014 Çarşamba
Gitme Feride
gidiyor gülüşlerimiz, gidiyor çikolata kokusunda kış sıcakları. hayaller hayatla buluştuğunda gidiyor herkes. gidiyor kirazlı kolyeler, ben buradayım diye bağıran truvanın haşin rüzgarlarına yıllarca kapılarını açmış güneş kızılı saçlar. han kahvesine girdiğinde eğer o oradaysa bilirsin onu. anlarsın. barlar sokağındaki kitapçıları bir bir geçtikten sonra girmesen bile bakarsın o kapıdan han kahvesinin kapısından ve o eğer oradaysa illaki görürsün onu. zaman mekan farketmez. yeri gelir arkadaşlarınla otururken arar seni ben kapıdayım geldim der. elin ayagına dolanır bekletmeyim diye. çıkarsın onu almaya ve görürsün hemen. günlük renk skalasının dozajı fazla uyumu kararında güzeldir o. saçma sapan emprovize jazz şarkılarımın yegane ikinci sesiydi o. truvanın sularından ayrılıp constantinopolis sularında varolma yolunda şimdi. tüm bu renkler, tüm bu sesler gidiyor şimdi. heryere git ama bizden gitme feride.
20 Ağustos 2014 Çarşamba
RETRO'DAN ÖLEN VAR
vulva motifli bez terlikler
mutemelen kardeşimle ben ilkokul veya ortaokula giderken kalabalık bir misafir grubunun geleceği haber alındıktan sonra hummalı bir çalışmanın başlamasıyla eski evimizin üst caddesinde kurulan çarşamba pazarına gittik hemen. Bir tezgahta ev terlikleri, sarı renkte genelde yaşlıların evinde olmazsa olmaz tuvalet terlikleri satan bir amca vardı. bu tezgahtan toptan terlik alışverişi yaptık. Erkekler için kadınlar için büyük ayaklılar, küçük ayaklılar herkes düşünülmüştü. kış aylarından birisiydi diye hatırlıyorum... soba yanmasına rağmen, herkesin kışlık çorabı olmasına rağmen kapıdan girdiklerinde buyruuun diyerek önlerine atmak için var olan o zamanlarda bana büyük gelen ama şimdilerde ayağımın ucunu zorla soktuğum vulva motifli bez terlikler...