24 Mart 2015 Salı

Sibel Tüzün'ün Bağlamaz Beni Klibinde Ağaca Bağlanması Gibi Geçiyor Günlerim

6 yıl yalnız yaşam ve üniversite hayatından sonra aile evine dönmenin buhranlı dönemindeyim. Üniversiteden ilk mezun olduğumda da depresif bir dönem atlatmıştım herkes gibi. Onu da atlatmak için yüksek lisansa başladım zaten. Aile evi kavramını atlatmak içinde ananemin yanına mı taşınmalıyım bilemedim.
Bugün sanki işim varmış gibi yine erkenden kalktım. Her güne uyanışım farklı oluyor. Geçen sabah kanıra kanıra gülerek uyandım krize girmiştim. Az daha uyanmasaydım gülmekten ölecektim! hemde uyurken saçma sapan. Bu sabahta ağlamaklı gözlerim dolu dolu uyandım. Hatta o kadar dolmuş ki bi açamadım zorlandım. Açtığım gibi de iki yanımda şelaleler akmaktaydı. Geçecek elbet diyerek tedavi ediyorum kendimi. Aynaya baktığımda yine saçma bir surat. Sakallarım halk oyunu ekibi gibi ayrı figürlerde dans ederken bıyıklarım da sahne perdesi gibi dudaklarımın iki yanında boğumlanmış vaziyette. Ardından annemle yaptığımız sessiz kahvaltı ve yollar.
Bi yandan da eğleniyorum.
Her sabah kendime heyecan yaratıyorum. Dolmuşu bi önceki duraktan kalkana kadar bekleyip bizim durağa gelen kadar 2.75 lirayı cüzdanımdan çıkarıp, bozuk para bölümünün çıt çıtını kesin kapandığına emin olduktan ve cüzdanı kesin kapattıktan sonra cebime koyup fermuarı kapatma yarışı yapıyorum kendimle. Çok heyecanlı oluyor. Bazen o kadar yaklaşıyo ki dursun diye elimi kaldırınca görmez diye cebimi kapatmadığım da oluyor.
Her defasında dolmuşun kapısı bilinmezliğe açılan bir sır kapısı. O kadar yavaş ki acaba yer var mı oturabilecek miyim yaşlı oranı arka koltuklara ulaşmış mıdır? gibi sorular hakkında uzunca düşünebiliyorum. İlk aralıktan şoförün yanındaki koltuktan ayakta durabilmek için destek alan bir kişinin eliyle karşılaştığım an yıkılıyorum zaten. Hazır daha açılmadı  kapı duraktaki koltuğuma geri mi dönsem dediğimde oluyor. Hele ilk koltuktaki oturanlar!! Onay komitesi sanki. Eğilip ayağına kadar bakmazsa görene kadar inmeyecekmiş gibi kafalar düşüyor öne.
Metroya hiç girmeyelim. Elimden gelse yakarım hepsini. Bursaya ilk geldiğinde milletin ne diyeceğini bilemediği vagonlar. Çok komikti ama o zamanlar. Herkes için yeni olduğundan ahır kokusuna razı. Telefon çaldığında nerdesin dendiğinde neler denmedi ki.. Metro , tramvay, tren, RAYLI SİSTEM. :D:D:D:D En çok ona gülüyodum. - Nerdesin. -Raylı sistemdeyim geliyorum. Şuanda da renginin hangi ton yeşil olması gerektiğine karar verilememiş gibi bi eski yeşil bi yeni gelen vagonların yeşilinde kolaj şekilde dolanmakta.
İş başvurusu için oradan oraya atalandıktan sonra şükür cv mi verebildim bugün. Günlerdir vermem gereken yeri bulamadığım için bunu kendime iş edindim ve onu aradım. Buldum ve verdim. Ardından standart starbucksta kahve içip eve döndüm.

Bu kadar.